Müzik Çalar

5 Kasım 2013 Salı

Stefan Zweig- Satranç

Satranca olan ilgimle beraber gözüme bu kitabın çarpması zor olmadı. Yorumlardan ve kitabın açıklamasından da teknik bilgi olmadığını, bildiğimiz normal öykü olduğunu duyunca hemen aldım tabi. İyi ki de almışım. Gerçekten hayatımda okuduğum en değişik kitaptı. Kişinin ruh analizleri, akıl sağlığı konularının ne durumlarda ne hale geldiğini gerçekten çok iyi anlatmış Stefan amcamız. Kısa bir kitap zaten, 71 sayfalık hemen bir oturuşta bitebilecek bir kitap. Kitap aslında, bir olaydan çok kişilerin ruh analizlerinde, betimlemeler de yoğunlaşmış ve gerçekten de başarılı olunmuş.
Yani sürekli "ben olsam kafayı yerdim herhalde, yuh daha neler, yazık beee" gibisinden düşünceler kafamda döndü durdu.Okurken cidden kendimi o kadar öykünün için de hissettim ki, bildiğiniz sinirlendim yani, içim bir garip oldu böyle.

Konuya gelecek olursak; bir yan da küçük yaşta anasız-babasız kalmış Mirko adında salak gibi görünen biriyle, Hitler döneminde bir yıl boyunca baskı ve işkence altında kalmış bir satranç delisinin satranç savaşı anlatılıyor. Ama tabi ki asıl nokta, Hitler döneminde bir yıl boyunca baskı altında kalmış ismi belirsiz olan dostumuzun, o bir yıl boyunca tek başına bir odada nasıl ruh dengesini koruduğu, neler yaşadığı ve hissettiğidir. Düşünsenize bir yıl bir odadasınız, oda da hiç bir şey yok. Sadece bir yatak, bir masa ve sandalye. Pencere de sadece bir duvara bakıyor, dış dünya ile bağlantı yok. İnsan yüzü yok, konuşacak kişi yok, odada oyalanacak bir şey yok. Bir gün bir şekilde bir satranç kitabı buluyorsunuz ve kendinizle oynayacak kadar satranç delisi olup çıkıyorsunuz..Ruhunuza işkence ediyorlar. Kendi aklınızla, orta da bir satranç tahtası veya taşları olmadan satranç oynuyorsunuz. Kendi kendinize... Diğer dünya satranç şampiyonlarından farklı olarak siz hep kendinize rakipsiniz... Ve tek yapabileceğiniz şey beklemek, sadece beklemek-sonu gelmese bile...
Sonuç alarak kitabı mutlaka okumalısınız, kesinlikle öneriyorum:)

"Yer yüzünde hiç bir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapamaz."
"Düşüncelerde dayanak noktasına gereksinim duyarlar, yoksa kendi çevrelerinde anlamsızca dönmeye başlarlar; onlarda hiçliğe katlanamaz. İnsan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. Bekleyip durur insan. Hiçbir şey olmaz. İnsan bekler, bekler, bekler, şakaklar zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız. Yalnız."
"Siyah olan ben, beyaz olan benim yapacağı hamleyi heyecanla bekliyordu. Bir tanesi bir yanlış yapınca, öteki ben sevinçten havalara uçuyor ve aynı anda da kendi beceriksizliğine kızıyordu."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder