Müzik Çalar

28 Ekim 2013 Pazartesi

"Kişioğlu Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisidir." Bozkırın Sırrı Türk Peygamber

Kitabı gecenin bu saatinde bitirdim(01:33). Sıcağı sıcağına üşenmeden yazmak istiyorum fikirlerimi.
Ahmet Turgut amcamız gerçekten güzel yazmış, öyle böyle değil yani çok fena. En az bir 10 15 kere gözlerim doldu kitap boyunca. Çok fena oldum. Hayatımda ilk defa bir kitabı okurken bende karakterlerle beraber yaşadım, onların yerlerine konuşmalar yaptım. Bana göre tümüyle kusursuzdu kitap.
Kitapta sürekli, belgelere dayanılarak bilgiler verilmiş. Genelliklede İslami bilgiler verilmiş. Ahmet amcamız kendisinin dinine bağlı biri olduğunu her türlü belli etmiş, adeta bağırmış yani. Her ne kadar Müslüman olmasam, Göktanrı inancına inansamda hiç bir zaman sıkmadı beni. Yani tamam, inanmadığım bir din çok fazla ön planda tutulmuş ama bu asla kötü niyetli olmamış, hep samimi ve sade-yalın bir şekilde olmuş. Okurken gerçekten çok fazla bilgi-kültür edindim. Bugün günümüzde süre gelen pek çok geleneklerimizin aslında tamamen bozkır yaşamından geldiğini anladım. Ayrıca kitabın en arkasında belgelere dayalı, notlar halinde pek çok kayda değer bilgiler de var. Hatta Göktanrı inancının, Kuran'da geçen Sabii adında bir din olabileceği yönünde olasılıklara da değilmiş.

Konusuna gelirsek... Kitabın sonlarından anladığım kadarıyla gerçekten çok eski zamanlarda geçiyor kitabımız. Eski Türkler'in her türlü durum için farklı ruhlara inandığı, Tiginlerinden Tanrıymışçasına korktukları bir dönemde; obalardan birinde ki bir gence kut iniyor(Türklerdeki Kut inancının nasıl geliştiğini romanı okuduktan sonra çok iyi anlacayaksınız). 
Bir gün bir bozkır kadını mağarada doğum yapar fakat doğum yaparken ölüyor. İkiz doğurmuştur-bir kız bir erkek. Babaları Begrek'e ikizlerinin erkek olanının adının Öktem, kız olanın adının Aşena olmasını istiyor. İkizlere artık Begrek ve sonradan evleneceği eşi Umay bakıyor. Umay ikizleri ve Begrekten olan çocuklarını asla birbirinden ayırmayıp, hepsini bir tutuyor. Yıllar birbirini kovalarken bir gün Öktem Tanrı tarafından kutlanır. Kişioğullarını doğru yola sokmak için görevlendirilir. Ama bu arada zalim ve askeri güce sahip olan Tigin obaya gelir. Tigin ile Öktem arasında ki büyük savaşın kıvılcımları burada başlar ve olaylar gelişir.
Kitap gerçekten çok akıcıydı. Hatta en sonlarına doğru az daha ağlıyordum.. 
Hoşuma giden bir kaç alıntı da yapmak istiyorum.

"Üze kök, asra yağız yir kılındıkta, ikin ara kişi-ogli kılındi. Acunu, kişiyi, kemmisini kulan Bir-Törütgendir. Ol Tengri Bengüdir, Bayatdir. Hemmi tayda Diri ve Erki bolan Mungsuzdir Ol. Ogan'dir Tengri..."
"Ateşe uçmadıktan sonra, neye yarar ki kanatlar?"

Şimdilik yazacaklarım bunlar, oldukça kısa oldu farkındayım ama çok uykum geldi artık. Yarın düzenlerim belki yazıyı iyice. Şimdilik kendinize iyi davranın:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder